Seda Sayan: Ben farelerin içinde büyüdüm

Seda Sayan’ın Posta Gazetesi’nden Oya Çınar’a verdiği röportajdan öne çıkan kısımlar şöyle:



-Hayatımın en güzel dönemindeyim. Hayallerimin 10 numara büyüğü geldi bana Allah’ımdan. Çocukken de böyle bir hayat istiyordum. O gecekonduda ne hayaller kurardım. Ama O bana hayallerimin de ötesinde bir hayat bahşetti. Başka türlü bir şey bu! Sağlığım yerinde. Sevdiklerim iyi. Daha ne isterim.


-Genç kızlığım Kadırga’da geçti. Orası da ufak bir yerdi. Mahallemizde bir çeşme vardı, herkes suyunu oradan taşırdı. Bir şekerci vardı, herkes lokumunu oradan alırdı. Tüm esnaf beni çok severdi.


-Çocukluğumda o kadar güzel değildim. Ablam güzeldi. Ben sarı, çiroz bir şeydim. Çok zayıftım. Rüzgar esse alıp götürürdü beni. Ama çenemle sevdirirdim kendimi. Kadere bakın ki yıllar sonra çenemle para kazanıyorum. Hahaha!


-Herkesin hayatı bizim gibi sanıyordum. Fakirliğinden utanan bir çocuk değildim. Aksine dile getiren bir çocuktum. Mesela okulda bir yardım dağıtıldığında gider, “Efendim, biz de fakiriz, bizim de bu yardıma ihtiyacımız var. Ne güzel botlar veriyorsunuz. Bize de verin” derdim. Şimdi etrafıma bakıyorum, gençler utanıyor. Ya bu durumu saklıyor ya da fakirliğinden ötürü anne babayı suçluyorlar. “Sen doğurdun beni. Yapmak zorundasın. Almak zorundasın” diyerek isyan ettiklerini görüyorum. Çok üzülüyorum.


Farelerin içinde büyümüş bir kadınım. Neden korkacağım? Hiç unutmam, çocuğum daha… Bahçede minderin üstünde oturuyorum. Altımda yumuşak yumuşak bir şey kımıldıyor. Anneme seslendim, “Anne altımda bir şey kımıldıyor” diye. Meğer yılanmış. Annem korkusuz bir kadındı. Geldi yavaşça, “Sakın kımıldama” dedi. Yılanın kafasını tuttu, götürüp attı. Allah onu başımdan eksik etmesin. Ben de ona benzemişim. Allah’tan başka kimseden korkum olmaz benim.


Bizim zamanımızda flört uzaktan uzağaydı yavrum. Uzaktan bakışınca aşık olduk sanıyorduk. Birbirimizi de öyle uyarırdık. “Falan çocuğa bakma, o şununla bakışıyor” derdik. Şimdi aşklar nasıl oldu baksana halimize… Benim sık sık evlenmem de bu yüzden. Flört etmeyi bilmiyorum ben.


-Sinan (Engin) ile eşi Ayşe bizim ayrılığımızdan çok sonra evlendiler. Ayrılık sebebimiz o olmadığı için, öyle kadınsal duygularımız olmadı. Onun da benim de. O yüzden kızını da kızım gibi görüyorum. Oğlum da aynı zamanda onun oğlu. Geçen Oğulcan evini taşıdı, işlerden gidemedim. Ayşe yerleştirdi her şeyini düşün. Hiç kötü bir şey yaşanmamıştır aramızda bugüne kadar.


-Ben hiç ‘cadı kayınvalide’ olmam. Hiç karışmam. Ama artık tanıştırmıyor. Çünkü kimi getirse çok seviyorum, “Ay ne tatlıymış oğlum, evlensene ” diyorum. Hahaha! O da getirmiyor artık. Bıktı benden.


-Gurur duyuyorum evladımla. Etrafımdan da hep iyi şeyler duyuyorum. Bir kere çok vicdanlı bir çocuk. En önemlisi bu. Zaten artık her şeyimi ona teslim ettim. Bütün paramı o idare ediyor. Tüm sülale onun eline bakıyoruz. Ben de harçlığımı ondan alıyorum. Sürekli kontrol ediyor. Arada isyan ediyorum, “Olmaz böyle” diyorum. “Yok anne limitini aştın” diyor. Maşallah! Çok akıllı bir çocuk.


-Aldatılmışımdır ama hiç suçüstü yakalamadım. Karda yürüyorlar izlerini belli etmiyorlar. Korkuyorlar tabii. Serde Kadırgalılık var. Ben adamı ne yaparım biliyor musun sen! Deli yaşlarımda olsa fena şeyler yapardım. Ama artık çeker giderim herhalde.


Beni enayi yerine koymayacak. Yalan söylemeyecek. Çalışkan olacak. İsterse simit satsın. Bir ‘inşaatçılar’ lafı ettim, onu bile yanlış anladılar. Ben zaten inşaatlarda çalışan bir babanın kızıyım. “Aşağıladı” dediler. Bana normal geliyor. Onlara anormal geldiğine göre aslında onlar aşağılamış oluyor. Niye ya? Ayakkabı da boyayabilir. O erkek değil mi? Onun hisleri yok mu?

Kıskançlık felaket getirir. Hele öyle telefon karıştırmalar falan… Ben yapmam, kimse de benimkini karıştıramaz. Dışarıdan dominant görünüyorum ama öyle bunaltmam kimseyi. O da beni bunaltmasın.