Tıp fakültesini yarıda bıraktı! Şu an tüm dünyaya ihracat yapıyor” Ülkemizde çok ciddi bir boşluk vardı ve yatırım yaptık.”

Tıp fakültesini bıraktı! Şimdi tüm dünyaya ihracat yapıyor
Önce doktor olmak istedi, Tıp Fakültesi’ne girdi, “Doktorluk bana göre değil” diyerek eğitimini yarıda bıraktı, daha sonra İşletme Fakültesi’ne girdi. 2005 yılında Kayseri’de yaptığı sanayi yatırımı bakır tel üretimi yapmaya başladı. Ürettiği bakır teller medikal cihazlar, elektrikli otomobiller, lüks saatler ve hızlı trenlerde kullanılan Cüneyt Ali Turgut, “Bulgaristan’dan Yeni Zelanda’ya kadar birçok ülkeye ihracat yapıyoruz” dedi.


CÜNEYT Ali Turgut Antalya Aksekili. Annesinin isteğiyle önce Tıp Fakültesi’nde okudu. Ancak eğitim alırken doktor olmak istemediğine karar verince yeniden üniversite sınavlarına girdi ve İşletme Fakültesi’nde okudu. Uzun süre ticaretle uğraşan Cüneyt Ali Turgut, 2005 yılında Kayseri’deki bakır tel fabrikasını 500 bin dolara kiraladı. 2008 yılında ise 8 milyon Euro vererek kiraladığı tesisi satın aldı. Üretiminin yarısından fazlasını ihraç eden Mega Metal, dünyanın alanındaki sayılı şirketlerinden biri oldu. Mega Metal Yönetim Kurulu Başkanı Cüneyt Ali Turgut’la İstanbul’da buluştuk.


KRİZİ FIRSATA ÇEVİRDİ

* Sizi Kayserili sanan çoktur diye düşündüm…
– Aynen. Orada yatırım olunca dışarıdan bakanlar Kayseriliyiz sanıyor. Biz Antalya Aksekiliyiz. Hatta Aksekiliyiz deriz. Malum Akseki de ticaret erbabıyla meşhurdur. Babam Tahtakale’de ticaretle uğraşıyordu. Annem doktor olmamı istiyor diye Çapa Tıp Fakültesi’ne girdim. “Beyaz önlüklü bir oğlan” hayalini gerçekleştirmek istedim annemin. Ama doktorluk bana uygun değildi, yarıda bıraktım okulu. Sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdim. İş yaşamına atıldığımda da lüks saatleri Türkiye’ye getiriyorduk. Saat markaların ve spor markaların lisansını alarak, Uzakdoğu’da üretimini yaptırıp Türkiye’de satışını ya da dağıtımını yapıyorduk.

* Bakır tel üretimine nasıl karar verdiniz?
– 2001 krizinden sonra iş çeşitlemesi altında sektör araştırması yaptırdık. Metal sektörü, bakır, tel alımına ilgi duydum.

* 2001 krizi hayatınızda yeni kapı açmış, krizi fırsata çevirenlerden olmuşsunuz…
– Aynen. Yaklaşık 2-3 yıl bazı fabrikalara fason çalıştırdıktan sonra 2005 yılında şu anda Kayseri’deki fabrikayı önce kiralama yoluyla 2008 yılında da satın alma yoluyla aldık ve sanayiciliğe bu şekilde başladık. Kardeşimle birlikte kurduk işi. Şimdi ikiz oğullarım da bizle.

* Neyi gördünüz, hangi boşluğu gördünüz de bu yatırımı yaptınız?
– Ticaretimiz saat üzerine olduğu için hep ithalat yapıyorduk. Yeni kurduğumuz işin iki ayağı olsun istedik. Tekstilde moda, tasarım önemli, gıdada güvenlik ancak bizim alanımızda ileri teknolojiyle işi yapmak yeterli oluyor. Bunu gördük. Özellikle de ihracat potansiyeli vardı. 2008 yılında teknolojinin çok gelişeceğini ön görerek her anlamda katma değerli ürün üretme konusunda ülkemizde çok ciddi bir boşluk vardı ve yatırım yaptık.

NASA’YA DA SATIYORUZ

Bakır tel otomotivden hızlı trenlere, robotlardan yeni tıp teknolojilerine kadar her yerde kullanılıyor. Her bakır tel aynı değil mi?
– Değil. Biz saç teli kadar ince bakır tel üretiyoruz. Kullandığımız teknoloji sayesinde bizden ürün alanlar bunları NASA’ya veriyor. Güvenilirliğimiz çok yüksek. Biz robot teknolojilerinin gelişeceğini, otomotiv sanayinde devrim olacağını görerek hazırlandık buna.

* Ne kadarlık bir yatırım yaptınız?
– Şimdiye kadar yaptığımız yatırım 100 milyon doları buldu. Buzdolabı, cep telefonu, otomobil, bilgisayar ve saatin içindeki teli üretiyoruz. Tel inceldikçe telin üzerindeki iletkenliği, akımın doğru iletilmesi, büküldüğü anda kopmaması önemli. Özellikle kablo fabrikalarında yer alan robotlar için üretim yapıyoruz, fabrikalar bize 6 milyon kere robotun kolunu oynatması garantisini istiyor.

* Endüstri 4.0’ın görünmeyen alt yapısını örüyorsunuz desek doğru olur mu?
– Endüstri 4.0’a hazırlanmak için bu çok önemli. Bizim Fransa’da çalıştığımız firmalar, Renault, Fiat gibi markalar, ürün aldıklarında 20 yıl malzeme garantisi veriyorlar. Bu da çok iddialı bir şey. 20 yıl boyunca bu kalitenin korunması gerekiyor. İşte biz bunları başarabildiğimiz için çok ön plana çıktık. Yoksa ben ticaret hayatına girip, sanayiye girip, bu kadar devlerin olduğu yerde nasıl iş yapabilirdim? Bizim rakiplerimiz hakikatten dev, bu devlerin arasında sivrilebilmek çok kolay bir iş değil. Hatta onların bile, bazen bir araya geldiğimizde, “Sen bunu nasıl yaptın” ya da “Sen bunu nasıl gördün” dediklerine şahit oldum.

* Peki nasıl yaptınız, Ar-Ge’yi nasıl kurdunuz?
– Önce ticaretten gelmenin avantajını yaşadık. Sonra fabrikaya ileri teknolojiyi ve mühendisleri getirdik. Bizim işimiz gerçekten odaklanma meselesi. Bizim fabrikamız yılın 365 günü 24 saat hiç durmadan çalışıyor. Nakliye, enerji ya da insan anlamında bir sürü sorun oluyor. O sorunlara karşı her zaman bir çözüm bulabildiğimiz için buradayız. Üretimimiz bir gün bile durmadı.

* Üretimin ne kadarı ihraç ediliyor?
– Yüzde 55 ihraç ediliyor. Hedefimiz son 3 yılda yaptığımız yatırımlar çerçevesinde ihracatı artırmak. Hedefimiz ihracat oranımızı yüzde 70’e kadar çıkarmak. Bu seneyi yüzde 60-65 ihracat ile tamamlarız.

* En çok nereye ihracat yapıyorsunuz?
– Bütün Avrupa ülkeleri, ama burada en ağırlıklı olarak İtalya, Fransa, Almanya, Avusturya, Slovakya, İngiltere, İspanya, Bulgaristan. ABD buradan sonra var. Uzakdoğu ve Yeni Zelanda’ya da yapıyoruz.

* Yurtdışında tesisiniz var mı?
– Yurtdışında son 3 yıldan bu yana tesis arayışı içerisindeyiz. Almak üzere olduğumuz yerler vardı, anlaşamadık. Şu anda zaten Milano’da gümrüksüz alan dediğimiz yerde bir depomuz var, oradan satış da yapıyoruz. Milano’da bir şirket kurduk şimdi. Satın alma çalışmaları da son 3 yıldan bu yana sürüyor. Amerika projemiz de var. İnsan kaynağımız da şu anda, çok hızlı büyüdüğümüz için, yetmiyor.

* Kaç kişi çalışıyor?
– Şu anda Kayseri’de 500 kişi oldu, İstanbul ofiste de 70 kişi. Ciroya göre baktığınızda işçi yoğunluklu değiliz.

ELEKTRİK FİYATLARINDAKİ ARTIŞI ÖNGÖREMEDİK

* Bu üretimin en büyük maliyeti elektrik mi?
– Elektrik, işçilik, nakliye. Burada da mesela son 10 yılda biz büyümemizi çok daha fazla arttırabilirdik. En büyük engel öngörememek. Mesela, elektrik fiyatının ne olacağı, nakliye fiyatının ne olacağı, işçilik fiyatlarının nasıl bir yol izleyeceği bilemiyoruz. Bizim son 10 yıldan bu yana en büyük handikabımız bu oldu. Hiç maliyet hesabını öngörülerle tutturamadık. Biz sanayici olduktan sonra artık geri dönülemez yoldayız. Ne yapacağız, fabrikayı mı kapatacağız. Ya da fabrikayı bir yere mi taşıyacağız?
Elektrik faturasındaki 1 ayda yüzde 21 artış. Öngörülemeyen bir artış.

* Türkiye’nin en çok üretime, en çok katma değer yaratan üretime ihtiyacı var. Sizce Türkiye bunu başarabilecek mi?
Öncelikle hiçbir zaman moralimizi bozmuyor, umudumuzu kaybetmiyoruz, yaptığımız işe devam ediyoruz. Türkiye’nin çıkışı hakikatten ihracat. Cari açık, borçlar konuşuluyor, başka hiçbir yol yok, ama bu yolu neden göremiyoruz, ben anlamıyorum. Bu sene biz 300 milyon dolar ciro, 160 milyon dolar ihracat yapacağız. Fena rakamlar değil.

İNSAN KAYNAĞI SIKINTIMIZ VAR

* Otomotivde büyük bir değişim var, Türkiye’nin yerli otomobilinden, uçak sanayinden konuşuyoruz. Siz Türkiye’de de ürünlerinizi satıyorsunuz. Siz hangi sektörde gelecek görüyorsunuz? Hangisinde Türkiye daha büyük şanslara sahip olabilir?
– Ben aslında hem elektrikli otomobil, yerli otomobil hem de uçak sanayinde çok büyük şanslar görüyorum. Avrupa Amerika bunu çok iyi yapıyor. Biz burada şunu kaçırıyoruz, mesele burada sadece teknolojiyi almak değil, onu yönetebilecek ve üretebilecek insan kaynağına sahip olmak. Türkiye bu konuda çok uzakta. Ben sanayicilikte bunu öğrendim. Sanayicilikte makine, finansman, müşteri ve insan. Bu 4’lü üzerine oturur sanayicilik. Bunun en önemlisi insan kaynağı. İnsan kaynağı konusunda Türkiye çok ama çok geride. Aidiyet duygusu mu diyeyim, işini iyi bilen mühendis mi diyeyim, işine konsantre olan insan mı diyeyim burada çok uzaktayız. Dolayısıyla bizim o teknolojilerde bir yere gelebilmemiz için insan kaynağı çok önemli. Ben UEZ’de uçak sanayindeki insanlardan da dinledim. “O kafa bizde yok ki”diyorlar. Biz mühendislere çok ciddi maaşlar vererek “bize gelin bu işi öğretin” kafasındayız. Dolayısıyla bunlar olmayacak şeyler değil ama bu mentalite ile ilgili bir şey. Zihniyet denilen şey de bugünden yarına olacak bir şey de değil, ne yazık ki. Çünkü bir insanın kafa yapısını değiştirmek için bir nesil gerekiyor, bir 20 yıl gerekiyor bana göre. O noktalarda treni kaçırıyoruz. O kadar kolay olacağını zannetmiyorum.

FABRİKADA DEĞİL KAFEDE ÇALIŞMAK İSTİYORLAR

* Kayseri’de mi çalışmak istemiyor bulduğunuz kişiler?
– Bizim Kayseri’de yaşayacak iyi mühendislere ihtiyacımız var. Bulmakta zorlanıyoruz. Kayseri’de çalışacak adam bulamıyoruz. İnsanlar ne istiyor biliyor musunuz, özellikle gençler diyor ki “yorulmadan para kazanayım ve güzel hayat yaşayayım” Hep bu. “Sanayi tesisinde çalışacağıma kafede çalışayım” diyorlar… Ben fabrikanın bir tarafına Harvard Cafe tarzı bir kafe yapmayı planlıyorum. İçinde müzik olsun. Gençleri orada tutabilmek için. Benim fabrikamdaki yemekhanem gibi restoran yok Kayseri’de. O kadar iddialıyım. Çok modern bir yemekhane. Ama demek ki yetmiyor.

AKIM VE ELEKTRİK GEÇEN HER YERDE VAR

* Sizin hedefleriniz nelerdir?
– Son 3 yıldan beri ortalama yüzde 25 büyüdük. Bu büyümeyi bu sene de devam ettiririz. Hedefimiz bu büyümenin sağlıklı olması için ihracata dayalı büyümek. Mevcut pazarlarda hala öyle bir talep var. Üzerinden akım geçen, elektrik geçen her yerde bakır tel vardır. Akım sadece elektrikte değil. Siz arabanın geri vitesine taktığınızda arkayı görürsünüz ya onu ileten de bakır teldir. Mesela biz direkt vermiyoruz ama, bizim verdiğimiz o kablolamaları yapan markaların verdiği ürünler arasında, Seiko var, Tesla var, NASA var. Aslında Türk bakır teli NASA’da. İşte bizim oraya girmemizin tek nedeni, kalitemiz. Yoka oraya girmek, fiyatla falan olmaz. Kalıcı büyüme, katma değerli büyüme, markalı büyüme, vazgeçilmez büyüme. Türkiye bunları konuşmalı.