Avcının biri bir gün bir serçe avlar, serçe dile gelerek avcıya “Bana ne yapmayı düşünüyorsun” diye sorar, avcı serçeye ” seni kesip yiyeceğim” cevabını verir. Bunun üzerine serçe avcıya: “vallah,, benim etim ne kahvaltılık olur, ne de karın doyurur. Fakat eğer beni salıverecek olursan sana üç şey öğretirim, onlar etimi yemekten daha çok işine yarar.
İbrahim Ethem Hazretleri bir gün hamama girmek istemiş. Hamamın sahibine: ‘‘Param yok, hamama girmeme müsaade etmez misiniz?’’ demişti. Hamamcı parasız hamama girilmez diyerek hamama sokmadı. İbrahim Ethem Hazretleri ısrar etti ise de hamamcı kabul etmedi. Boynu bükük olarak hamamdan ayrılan İbrahim Ethem Hazretleri, öyle yüksek bir sesle bağırdı ki yer gök inledi… Bu sesi
KORKUDAN TİTRİYORDUM “Düğünümüz oldu. Beni baba evinden alıp köye götürdüler. Kaynanam, halam olduğu için kimse benimle birlikte gelmemişti. Akşam oldu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Korkuyordum. İlk gecem çok kötüydü. Şu an hatırlıyorum da. Eşim daha yanıma gelmeden önce titremeye başladım, bayıldım. Kolonya falan verdiler. Ben ayıldıktan sonra eşim geldi odaya. Bana, “Gel seninle evcilik Oyunu oynayalım”
Bankanın kapısından alelacele girdiğinde fark etmişti üzerindeki bahçıvan kıyafetlerini. Biranda sekreteri telefon edince üzerini değiştirmeyi de unutmuştu. Banka müdürünün odasına girmek için adımlarını atarken de kendi kendine gülüyordu. Koskoca holding sahibini üzerindeki tozlu kıyafetlerle gördüğünde şaşıracaktı elbette Müdür bey. Düşündüğü gibi de olmuştu nitekim. Kapıyı çalıp içeriye girdiğinde hemen espriyi patlatmıştı banka Müdürü. -“Ne o
Bir gün kitap okumak için parka gitmiş, yaşlı bir söğüt ağacının uzun, dağınık dallarının yanındaki boş banka oturmuştum. Hayatımdan bezmiş bir halde, dünyanın alay edercesine, üst üste silleler vurmasına içerlemiş, homurdanıyordum. Tüm bunlar günümü mahvetmeye yetmezmiş gibi,oyun oynamaktan bitap düşmüş küçük bir çocuk nefes nefese çıkageldi. Yanı başımda, kafası aşağı eğik bir şekilde durdu ve
Genç mühendis, işe yeni başladığı şirketteki ilk toplantısına katıldığında, masa üzerindeki bir gazeteye göz atıp aniden yerinden fırladı ve “eyvah mahvoldum!.” Gibilerinden bir şeyler söyleyip koşar adımlarla odasına girdikten sonra, kapısını da arkadan kilitledi. Bir anda, buz gibi bir hava esti içeride. Şirket sahibi, babacan bir insandı. Toplantıyı bir bıçak gibi kesip: – Bu işte
“Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi: – Bugün, senin son günün. Adam dedi: – Ama ben hazır değilim. Ölüm dedi: – Bugünkü listemde, senin ismin ilk sıradadır. Adam dedi: – Peki o zaman… gitmeden önce, gel oturalım beraber bir kahve içelim. Ölüm dedi: – Tabi ki. Adam, ölüme kahve ikram etti. Ve onun
Şeytan, inek sağmakta olan bir kadını takip eder. Bu esnada ineğin buzağısı az ilerideki bir kazığa bağlı durmaktadır. Şeytan, şeytanlık yapacak ya; buzağının ipini bir parça gevşetir. Buzağı,annesinin sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamaz. Debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşer ve sonunda bağından azat olur. Koşarak annesini emmeye gider. Süt kovasına çarpınca bütün sütler
Ünlü bir iş adamı, bir gün çelik işleyen fabrikalarından birini denetliyordu, fabrikasından yeterince verim alamadığını düşünüyordu, bunun nedenini ustabaşına sordu: – Ustabaşı, sen becerikli birisin neden fabrikadan yeterince verim alamıyoruz? Ustabaşı cevap vermiş: – Patron, bütün işçilere göz açtırmadım, çok çalıştırdım az çalışırlarsa işten atmakla dahi tehdit ettim. Fakat yeterince verim alamadık. İş adamı fabrikadaki
Şeytan ile kadının hikayesinde öyle büyük bir mesaj var ki, her satırını dikkatli okumanız gerekiyor. Kadın: Neden boynun önünde .. Şeytan… Şeytan Yanıt Vermiş.. Şeytan-şu felanca köyü bilirsin.Oradaki herkesi yoldan çıkardım.Ama hocayı ne ettimse bir türlü yoldan çıkaramadım.Adam iyilik sever dinine bağlı. Herkese yardım eder.Onu yoldan çıkaramadığım için boynum eğri..demiş. Kadın: -Gel seninle bir antlaşma