‘Hamileyken kemerle dayak yedim… Kimse anneliğimi sorgulayamaz!’

Model Ceren Hindistan ‘çocuğunu tedavi ettirmeyen anne’ haberiyle iki haftadır gündemde. Hastane, 2,5 yaşındaki kızı Arya’nın kanser tedavisini yarıda kestiği iddiasıyla Ceren Hindistan’a dava açtı. Hindista, merak edilenleri Posta’dan Oya Çınar’a anlattı…


27 Ekim gecesi Arya yoğun ateşle birlikte kusmaya başladı. Sabah 5’te apar topar Ataşehir’deki hastanenin aciline gittik. Hemen ultrasona aldılar. Sonrasında anestezi verildi ve MR’a girdi. Böbreğinde tümör olduğunu söylediler. Dünyam başıma yıkıldı. Çünkü daha önce en küçük bir belirtisi yoktu. Çok sinsi ilerleyen bir hastalıkmış. Son raddeye gelmeden anlaşılmıyormuş. Bizi ambulansla Şişli’deki Onkolji kliniğine yönlendirdiler. Orada Arya’nın enfeksiyonlu olduğu ve kalbinin durma noktasında olduğu söylendi. Antibiyotikle enfeksiyonu düşürmeye çalıştılar. Çünkü tümör kendi içinde kanama yapıyordu. Biran önce çıkartılıp alınması gerekiyordu.

Çaresizce babasını aradım hemen. Ağlayarak, “Ümit çık gel, Arya kansermiş” dedim. Sonra da yanlış tanı konulduğu söylendi bize. “Hastalık birinci evrede. Yüzde 95 yaşama şansı var. Korkulacak hiçbir şey yok ” dediler. “Allaha şükürler olsun” deyip odamıza yerleştik. Babamız ne yazık ki o gün akşam üzeri gelebildi. Beyefendi grand tuvalet giyinmiş, parfümlerini sıkmış, kösele ayakkabılarıyla, çıktı karşımıza. Bir saat durup gitti. Bir gece bile refakatçi olarak kalmadı. Hep arkadaşım Çiğdim yanımdaydı. Neyse… İki gün sonra doktorlar babasıyla beni karşılarına alıp, “Biz 1. Evre sanıyorduk, MR görüntülerini inceleyince 3. evrede olduğunu anladık. Yüzde 50 yaşama şansı var” dediler.

Fenalıklar bununla bitmiyor. Biyopsi yapacağız dediler. “Küçücük çocuğa nasıl biyopsi olur” dedik. Üçüncü gün tekrar karar değiştirildi. İlk gün incelenmesi gereken MR görüntülerinin daha yeni incelendiğini anladık. Bu sırada Arya ünite ünite kan alıyor. Antibiyotik alıyor. Kalbi durmasın diye dil altları alıyor. Hala karar yok. En sonunda, “Enfeksiyonu kurutacağız, kemoterapiyle tümörün hacmini küçültüp sonra böbrekle beraber alacağız” dediler. Teşhisten bir buçuk ay sonra ameliyat edildi Arya. Bunların hepsi kayıt altında.


Kemoterapiye devam edildi. Aynı anda radyoterapi alıyordu. Sonunda 10 kiloya düştü. O kadar ishal oldu ki vücudunda su kalmadı çocuğumun. Zaten tek böbrekle yaşıyordu. Başka onkologlara danıştım. İnanmadılar, ishalken tedaviye devam edildiğine. Arya’nın o hallerini ben internete bile koymadım. Buyurun siz bakın, (telefonla fotoğrafını gösteriyor).

– Onkoloji katını bilirsiniz. Kemoterapi alan hastaların yanına kimseyi almazlar. Sürekli steril edilir. Bizim onkoloji katımıza beta virüslü hasta alındı. Hemen hemşirenin yanına koştum. Orada dosyaları da görünce emin olduk. Ancak görevlilerle kavga ettikten sonra bizi başka kata aldılar. Orada hepsine şahit olan tanıklar var. Hastane kayıtlarında görüntüler de vardır zaten.


– Birbirimize girdik. İki hafta sonra yine bir hasta geldi. O da faranjitmiş. Bunun üzerine yok artık dedim ve çocuğumu aldığım gibi hasta ilişkilerine indim. Başhekimle görüşmek istedik. Kimse bizi başhekimle görüştürmedi.

– Hastanenin profesörlerinden biri “Bu hep oluyor. Siz bunu başarırsanız bir ilki gerçekleştireceksiniz. Sessiz kalmayın” dedi. Müdehale etmeseydik Arya orada enfeksiyonlu hastalarla kalmaya devam edecekti. Hangi birini anlatayım? En kötüsü, cerrahi katındaki hemşire damar yolunu bulamadığı için Arya’nın eli kangren oldu. Doktor 20 dakika gelmedi. Elim ayağım titreyerek “Lütfen birisi gelsin” diye bağırdım (ağlıyor). Ertesi gün boynunda katater enfeksiyonu oluştu. Tüm bunların üzerine, “Yeter artık” deyip, imza vererek hastaneden çıkış yaptım. Aslında imza verince hastanenin dava açma hakkı yokmuş. Çünkü sorumluluğu ben almış oluyorum.


– Ben orada yaşadığımız her şeyi kaydettim. Ve çıkışımı yaparken, “Bu işin peşini bırakmayacağım, haberiniz olsun” dedim. Akıllarınca kendi ihmallerini ve hatalarını beni karalayarak kapatmanın peşine düştüler.


– Arya şu an çok sağlıklı. Bununla ilgili tüm raporlarımız var. Ameliyat sonrası, virüsü atlatma sürecini geçirdikten sonra her şey yavaş yavaş yoluna girdi. Ama sürekli kontrol altında tabii.


– Artık hiçbir şey beni korkutmuyor. Çocuğumun hastalık sürecinde hayata dair tüm korkularımı o hastanede bıraktım. Evlatla sınanmak bu hayattaki en büyük imtihan. Onu da yaşadım. Ne korkutabilir ki beni! Ne olursa olsun, “Geldikleri gibi giderler” duygusundayım.


– Tabii ki hatalarım vardır. En büyüğü de gençliğimin ve tücrübesizliğimin de etkisiyle Arya’nın babası Ümit Aslan ile birlikte olmaktı. Ama anneliğimi kimse sorgulayamaz. Bundan sonra Arya’nın iyi olması için hayatımı ona adayacağım.
blank
– Biz imam nikahlıydık. Hamileyken Umre’ye gitmiştik birlikte. O yüzden imam nikahı kıydık. Arya doğar doğmaz da evlenecektik güya. Meğer zaten Antalya’da amcasının kızıyla imam nikahlıymış ve ondan 8 aylık bir bebeği varmış. Aslında onunla o evde yaşıyormuş. Bunu öğrendiğimde inkar etti. “Bir yıldır suratını görmediğim, peşimi bırakmayan bir kadın. Ne evliliği” dedi.


– Sosyal medyada sahte adres açıp diğer kadını ekledim ve fotoğraflardan o süreçte birlikte yaşadıklarını anladım. Sonrası felaketler zinciri oldu. Bana dayak atmaya başladı. Sonra da karakola ya da hastaneye gitmeyeyim, darp raporu almayayım diye telefonumu, kimliğimi her şeyimi elimden aldı. Beni yüzümdeki morluklar geçene kadar bir arkadaşının evine kapattı.


– Hamileyken iki saat boyunca yerde kemerle dayak yedim. Üzerimde sadece havlu vardı, yeni duştan çıkmıştım. Karnımı korudum, kafam şişti ve üç gün boyunca yastığa kafamı koyamadım. Ayağımda hiçbir şey yok, o binadan nasıl koşarak kaçtım anlatamam.


– Gidecek yerim yoktu. Onunla birlikte olduğum için zaten ailem bana sırtını dönmnüştü. Karakola gitmeye de korkuyordum. Sonrasında daha büyük sıkıntılar doğar diye. Otele gittim. Taksinin parasını ödemelerini de onlardan rica ettim. Sonrasında ödeme yapacağım diyerek. Halimi düşünebiliyor musunuz? Üzerimde sadece gecelik var. Ama bunun benzeri o kadar çok şey var ki hangi birini anlatayım, şaşırıyorum. Başka bir zaman, yine tartışıyoruz. O ara beni hiç arayıp sormuyordu. “Ümit ben hamileyim, farkında mısın? Neden benimle ilgilenmiyorsun? Neden eve gelmiyorsun?” dediğimde kafamı direksiyona gömüp, “Bas git” diyerek arabadan aşağı indirdi. Ve ben her defasında yine barıştım.

– Gelip özür dilediğinde inanmak istiyordum. Tek başına çocuk büyütme düşüncesinden çok korkuyordum. O babalık duygusunu tattıktan sonra her şey düzelecek sanıyordum. Arya doğduktan 20 gün sonra. Arya’yı nüfusuna aldıktan sonra geri adım atmadım. Onunla tamamen ilişkimi bitirince de ailem yeniden kucak açtı bana. Şimdi de onlarla birlikteyim. Onların desteğiyle bu süreci atlattım.