Dilber Ay: En büyük talih kuşum herifim

Kahramanmaraş, Pazarcık’ta çadırda doğdu. Kureyşan Aşireti’ne mensup. 13 yaşında kendinden çok büyük biriyle evlendirildi. Türkü söylediği için babası ahıra bağladı, işkence gördü. Hayatı hep film gibi oldu. Kendisini taciz eden adamı bıçakla öldürdü. Almanya’da hapis yattı. Şimdi 62 yaşında. Türkücü, oyuncu, şakacı… Türkiye’nin sevdiği bir sima…

Hayat nasıl gidiyor? Nelerle meşgulsunüz şu ara?

İşimde gücümdeyim canım benim. Ankara’da yaşıyorum. İstanbul’a işim oldukça gelip gidiyorum. Yeni albümüm hazır, 10 güne kadar çıkıyor. Ama daha adını koymadım. Yine damardan girdik Allah’ın izniyle.

Siz bir fenomensiniz. Neden bu kadar seviliyorsunuz?

Delikanlı kadınım. Mert kadınım. Mahkumlar da çok sever beni. Kaderine mahkum olmuş her mahkum benim evladımdır. Kimler evladım değil? Çocuk tecavüzcüleri, sevgilisi için evladını öldürenler, vatan hainleri… Bunlar asılsın! Sesim yanık, dobra konuşurum. Ondan seviyorlar.

‘Çocuk Dilber Ay’ denince hafızanızda neler canlanıyor?

Çocukluğum çok garip geçti. Fakir bir ailenin çocuğuydum. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde, bir çadırda dünyaya gelmişim. Ailem Kureyşan aşiretinden. Köküm Halep’e gidiyor. Yokluğun içine doğdum ama Rabbimin bana verdiği ses sayesinde çoluğum çocuğum ekmek yedi.

Mutlu bir çocuk muydunuz?

Fakir insanın mutluluğu olur mu canım benim! Sekiz kardeştik, ikisini kaybettim. İlkokul üçe kadar okuyabildim. Sonra zaten everdiler.

Yaşlı bir adamla evlendirilmişsiniz. Ailenize bu yüzden kırgın mısınız? Kırgın olsam ne yazar. Adet öyleymiş, elden ne gelir. İki çocuğum oldu. Sonra ayrıldık.

TÜRKÜ SÖYLEDİM DİYE BABAM AHIRA BAĞLADI

1969’da TRT Radyosu’nun düzenlediği yarışmada birinci olmuşsunuz…

Radyodan gelip köye çadır kurmuşlar. Güzel sesleri dinleyecekler dediler. Amcamın kızıyla kol kola girip gittik. Dinlediler. Birinci oldum.

Sonra?

Eve geldik. Cehennem yeri. Bizi ahıra bağladılar. Lime lime kestiler etlerimizi. Babam, amcalarım hepsi bir oldu, “Vay sen nasıl türkü söylersin?” diye. Sonra kapandı mevzu. Aradan beş yıl geçti. Benim içimde o ateş hâlâ yanıyor. Radyoya gittim. “Ne olur beni bir kere daha dinleyin” diye yalvarıyorum…

Hatırladılar mı sizi?

Ne hatırlaması. Kış günü. Ayağımda kara lastik, şalvarım, başımda atkı… Dilenci zannettiler beni. “Beri git, öte dur” derken içeriden bir adam geldi, “Şu tarihte gel, dinleyelim bir daha” dedi. Gittim, gene kazandım. Ama benim para kazanmam lazımdı. Gazinolarda çalışmaya başladım. Zaten artık boşanmıştım. Çocuklarımın rızkının peşindeydim.

Ailenizi nasıl ikna ettiniz?

Babam kendi ikna oldu. Özür diledi benden, “Kızım ben her şeyi yanlış anlamışım”dedi.

Neyi yanlış anlamış?

Heç sorma. Karşıma erotik filmlerde oynayan Dilber Ay isimli bir kadın çıkardılar. Seks yıldızıymış. Halen daha karıştıranlar vardır. Babama, “Kızın böyle filmler yapıyor. Ya öldür ya öldürt, namusunu temizle” demişler. Babam sinemaya gidiyor, bakıyor, “Allah Allah bu benim kız değil” diyor. Zaten af buyurun tuvalete giderken bile gardaşlarım yanımda. Olacak iş mi!

İlk hangi gazinoda çıktınız?

Ankara, Konak Gazinosu’nda. Sahneye bir çıktım ortalık yıkıldı. İbrahim Tatlıses, Selahattin Alpay, Belkıs Akkale… Hep birlikte çalıştık.

BİR ORDUYU BESLİYORUM

İyi para kazandınız mı?

Benim kazandığımı kimse kazanmamıştır. Ama yedim içtim gezdim. Zaten neye yatırayım? Bir de canım benim, ben bir orduyu besliyorum, orduyu.

Akrabalarınıza siz mi bakıyorsunuz?

Tabii. 30 torunum var benim. Kızımın çocuklarından, oğlumun çocuklarından… İyi bir anayım. Her şeylerini bana danışırlar. Gizli bir şey yapanın cezasını keserim.

‘Beynelmilel’ filminde oynadınız ve ilk rolünüzle Altın Koza Ödülü aldınız. Ama sık sık setten kaçmaya çalışıyormuşsunuz…

Valla ne yaptığımdan haberim yok, ödül aldım canım benim. Bilmiyorum ki sinema nedir? Sahne gibi şarkını söyler, evine gidersin sandım. Canım sıkılıyordu, kaçıyordum. Sırrı (Süreyya Önder) beni merdivenlerde yakalıyordu. “Gardaşım tutma beni, durmam ben” diyordum. “Az kaldı, dayan” diyordu. Öyle böyle derken bitirdik.

TARKAN GARDAŞIMA DÜET TEKLİF EDECEĞİM

Neler dinliyorsunuz?

Türk Halk Müziği, arabesk, pop hepsini dinlerim. İngilizce, Arapça şarkılar dinlerim. Sezen Aksu’yu çok dinlerim. İrem Derici kızımızı pek severim. Tarkan gardaşıma düet teklif edeceğim. Herhalde beni kırmaz diyorum. Türkü okuruz. Güzel türkü okuyor.

ALLAH TARAFINDAN ESTETİKLİYİM

Geriye bakınca en çok neleri özlüyorsunuz?

30’lu yaşlarımı özlüyorum. Fırtınaydım, kasırga gibiydim. Sanatım bugün daha büyük kasırga. Ama o zaman gençlik vardı işte. Gördüğün her yer daha güzel gelir gençlikte. Haa, şimdi de çok gencim. 20 yaşında kız gibiyim. Millet gerdiriyor, çaktırıyor, diktiriyor… Ben de Allah tarafından her sene estetik oluyorum. Bin kere maşallah!

İBRAHİM’E GARA SEVDALIYIM

1998’de şimdiki eşiniz İbrahim Karakaş ile evlendiniz. İlk gördüğünüzde ne hissetmiştiniz?

Adamı görür görmez aşık oldum. İlk görüşte aşk. Gurban olduğum Allah yazdı bizi birbirimize. Nikahımızı yaptık. 21 yıl oldu. İster zalim ol, ister gangster ol, neticede et ile kemikteniz. Bir kalp taşıyoruz. O kalp bir yere çarpacak. O da benim kalbime çarptı işte.

Peki, bunca yıl sonra arkadaş gibi misiniz?

Ne arkadaşı! Ben aşığım eşime. Hahaha! Gara sevdalıyım herifime. Gara sevda.

“Zamanla aşk bitiyor” diyenler var.

Onu diyenler hep sahte! Aşk bitmez. Yıllar geçtikçe şarap gibi olur. Tatlanır.

Kıskançlıklar oluyor mu aranızda?

İlla ki oluyor. Dil kavgası olur. Çeneme vurur. Sonra o kahveye kaçar.

Birbirinize nasıl hitap ediyorsunuz?

“Herif” derim, o da bana “Hatun” der, “Dilberim” der.

“Sevgilim, hayatım” demez misiniz?

Öyle şey olmaz. Bana bak canım kızım. Ben Osmanlı kadınıyım. Anadolu kadınıyım. Sahtelere kanmam.

Çiçek alır mı size, romantik midir?

Bir kere görmedim ama benim için onun kendisi kocaman bir çiçek. Ne yapayım çiçeği.

“Başıma dört kere talih kuşu kondu” demişsiniz. Neydi onlar?

Bilemedim. Ama en büyük talih kuşum ‘Herifim’ diyebilirim.

Bunun üstüne bir çiçek alır herhalde artık?

Ağaç alması lazım gelir artık. Hahaha!

NAMUSUMU KORUDUM 8 AY YATTIM

Almanya’da yaşarken bir cinayet işlediğinizi itiraf ettiniz…

Sahneye hazırlanırken kuliste bir adam sarkıntılık yaptı. Masanın üstünde meyve bıçağı vardı. Aldığım gibi bıçakladım. Yoksa namusum kirlenecekti. Namusumu korudum, sekiz ay yattım. Buraya geldim.

Hiç pişmanlık duydunuz mu?

Niye duyayım? Şimdi olsa yine yaparım. İnsan namusunu korumaktan pişman olur mu! Ne için yaşıyoruz, namusumuz için! Haaa… Ben adama, “Falan yere gel” desem, ben suçlu olurdum. O da bıçağı yemezdi.

Başkaları da oldu mu rahatsız eden?

İlla ki! Kalbinden geçirir, ulaşamaz, “Gideyim zorla saldırayım” der. Ama kardeşlerim, babam hep yanımdaydı. Rahatsız etmeye kalkan ağzının payını alırdı.